-
1 ne kadar olsa
как бы то ни́ было -
2 ne kadar olsa anadır
как бы то ни́ было, мать -
3 ne
что* * *1. - yi1) чтоne dedi? — что он сказа́л?
bana ne! — а мне на что!, а мне како́е де́ло!
ne ile geldin? — на чём ты прие́хал?
sen ne karışıyorsun? — а чего́ ты ле́зешь?
nesi var nesi yoksa — всё, что у него́ есть
2) что заne kaba adam! — что за гру́бый челове́к!
bu ne kıyafet? — что за вид?!, что ты так вы́рядился?
2. - yibu ne fabrikası? — что э́то за заво́д?, э́то како́й заво́д?
како́йişler ne halde? — в како́м состоя́нии дела́?
ne güzel çiçekler! — каки́е краси́вые цветы́!
ne mutluluk! — како́е сча́стье!
••ne ekersen onu biçersen — посл. что посе́ешь, то и пожнёшь
- neler- başıma neler geldi neler
- neyin var?
- nesine
- otomobil onun nesine?
- ne âlâ!
- ne âlâ memleket!
- ne âlemde
- ne alemdesiniz?
- ne arar?
- onda para ne arar!
- ne arıyor?
- sen burada ne arıyorsun haydi çabuk eve!
- ne çare!
- ne da olsa
- ne dedim de!
- ne dedim de seni denlemedim
- ne demeye?
- ne demek?
- vazifeden kaçmak ne demek
- ne diye buraya geldin?
- ne fayda?
- ne gezer!
- ne gibi?
- ne güne duruyor?
- bu radyo ne güne duruyor?
- ne günlere kaldık!
- ne hacet?
- ne haddine!
- böyle yazı yazmak onun ne haddine!
- ne hali varsa görsün
- ne idiği belirsiz
- ne imiş?
- ne ise
- ne kadar
- ne kadar sıcak!
- ne kadar olsa
- ne kadar olsa anadır
- ne mal olduğunu biliriz
- ne mümkün?
- görüp te sevmemek ne mümkün seni
- ne münasebet
- neyin nesi?
- ne o?
- ne olacak!
- ne olduğunu bilmemek
- ne olur
- ne olursun
- ne olursunuz
- ne olursunuz bunu yapmayın!
- ne olur ne olmaz
- ne pahasına olursa olsun
- ne söylüyorsun?
- ne sularda?
- sizin kovaladığınız iş ne sularda?
- ne var? ne yok?
- ne yaparsın ki
- ne yapıp yapıp
- ne yüzle -
4 cami
I (-ii, -si)а мече́ть; пя́тничная мече́ть◊
cami yıkılmış ama, mihrabı yerinde или mihrap yerinde — мече́ть развали́лась, но [стои́т] на ме́сте (говорится о пожилой женщине, сохранившей следы былой красоты)◊
cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini okur или cami ne kadar büyük olsa imam yine bildiğini okur — посл. како́й бы большо́й ни была́ мече́ть, има́м всё равно́ чита́ет то, что зна́ет II (-ii) а В1.1) содержа́щий, заключа́ющий [в себе́]; включа́ющий, охва́тывающийbütün kaideleri cami bir kitap — свод пра́вил
2) собира́ющий, объединя́ющий, составля́ющий2.состави́тельcamii Kur'an — состави́тель Кора́на; систематизи́ровавший (собра́вший) Кора́н (титул халифа Османа)
□
-ı cami olmak — содержа́ть, заключа́ть [в себе́] -
5 yer
местно́сть (ж) ме́сто (с)* * *1) врз. земля́yer atmosferi — земна́я атмосфе́ра
Yerin dönmesi — астр. враще́ние Земли́
yere düşmek — упа́сть на зе́млю
Yer ekseni — астр. земна́я ось
yere oturmayınız — не сади́тесь на зе́млю
yerini sattı — он про́да́л свою́ зе́млю
yerleri silmek — мыть полы́
2) врз. ме́стоyer almak — заня́ть ме́сто в чём
yerini almak — заня́ть чьё-л. ме́сто
yerini değiştirmek — поменя́ть места́ми, переста́вить
yerinden oynatmak — сдви́нуть с ме́ста
yerinde söylemek — сказа́ть к ме́сту
o bir yerde fazla durmaz — он на одно́м ме́сте до́лго не сиди́т
arkadaşınızın yerini bilmiyorum — я не зна́ю, где [нахо́дится/живёт] ваш това́рищ
doğum yeri — ме́сто рожде́ния
kaza yeri — ме́сто ава́рии
ön tarafta bir boş yer var — впереди́ есть одно́ свобо́дное ме́сто (в кино, театре)
park yeri — стоя́нка (автомашин и т. п.)
taksi durak yeri — стоя́нка такси́
toplantı yeri ме́сто — проведе́ния собра́ния
buna yer verilemez — э́тому не должно́ быть ме́ста
yeriniz var mı? — у вас есть свобо́дный но́мер? ( в гостинице) / свобо́дное ме́сто? (в ресторане и т. п.)
3) пункт, ме́стоatanma yeri — ме́сто/пункт назначе́ния
düğüm yeri — узлово́й пункт
gözletme yeri — наблюда́тельный пункт
idare yeri — кома́ндный пункт, пункт управле́ния
konuşma yeri — перегово́рный пункт
4) в соч.bir yerden — отку́да-то
••yere bakan yürek yakan — погов.... в ти́хом о́муте че́рти во́дятся
- yerinde- yere bakmak
- yere baktırmak
- yere batasıca!
- yere batsın!
- yere batmak
- yerle bir etmek
- yerini bulmak
- yere çalmak
- yerin dibine geçmek
- yerin dibine batmak
- yerin dibine girmek
- yerini doldurmak
- yere geçmek
- yerini geçmek
- yeri gelmedi
- yeri gelmeşken... - yeri gökü birbirine katmak
- yerle gök bir olsa
- yerden göğe kadar
- yere göğe koyamamak
- yer etmek
- yerini ısıtmak
- yer kabul etmez
- yerde kalmak
- yerinde kalmak
- yer kapmak
- yerin kulağı var - böyle sözlerin yeri var mı?
- bunu yapsalar yeridir
- yerinde olmak
- keyfi yerinde olmak
- keyfi yerinde değil
- yerine oturmak
- yerinden oynamak
- yeri öpmek
- yere sağlam basmak
- yerinde saymak
- yere sermek
- yeri soğumadan
- yerinde su mu çıktı?
- yerleri süpürmek
- yerlerde sürünmek
- yerini tutmak
- yer vermek
- yere vurmak
- yer yarılıp içine girmek
- yerini yapmak
- yerinde yeller esiyor
- yerden yere vurmak
- yeri yurdu belirsiz -
6 dayanmak
Д1) опира́ться тж. перен.; прислоня́ться; облока́чиватьсяağaca dayanmak — прислони́ться к де́реву
değneğe dayanarak — опира́ясь на па́лку
2) выде́рживать, противостоя́ть, не поддава́ться; ока́зывать сопротивле́ниеbu kumaş çok dayandı — э́та ткань оказа́лась о́чень про́чной
düşman hücuma dayanamadı — проти́вник не мог вы́держать ата́ки
gemi fırtınaya iyi dayanıyor — су́дно хорошо́ выде́рживает шторм
3) выде́рживать, переноси́ть, носи́ть, терпе́ть (боль, голод и т. п.)bu evde hizmetçi bir türlü dayanmıyor — в э́том до́ме прислу́га до́лго не заде́рживается
bu kadar haksızlıklara kim olsa dayanamazdı — никто́ не смог бы терпе́ть таку́ю несправедли́вость
4) налега́ть, нава́ливаться5) разг. налега́ть, нава́ливаться (напр. на еду)6) подступа́ть; подходи́ть7) разг. свали́ться на кого
См. также в других словарях:
ne kadar olsa — ne de olsa, sonuçta Eh ne kadar olsa anadır. Ben de acıdım. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
cami ne kadar büyük olsa imam gene bildiğini okur — cemaat ne kadar çok olsa imam gene bildiğini okur … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki eli (kızıl) kanda olsa — elindeki iş ne kadar önemli olursa olsun anlamında kullanılan bir söz Eğer gece vakti hekim lazım olursa sen benim pencerenin altına gel, bir nara bas, iki elim kızıl kanda olsa yetişirim. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olmaz — kibar çevrede yetişmemiş olanlar ne kadar özenseler de kibarlığın bütün inceliklerini gösteremezler anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
cemaat ne kadar çok olsa imam gene bildiğini okur — bir yetkili kimse, çevresindekilerin düşüncesi ne olursa olsun kendi istediğini yapmaya çalışır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
et ne kadar arık olsa üstüne ekmek yaraşır — bilgili ve görgülü kişi, iş başında ve zengin olmasa da bilgisiz ve görgüsüz kişilerin üstünde yer alır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar — yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ateş olsa cirmi kadar yer yakar — hasmın pek önemsenmediğini anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ne — 1. Türk alfabesinin on yedinci harfinin adı, okunuşu 2. zm., yi 1) Hangi şey 2) Her şey Ne görse ister. Kimin nesi varsa. Ne isterse yapar. 3) Birçok şey Neler söylüyor? İnsan aklı neler keşfediyor? 4) sf. Hangi Güzel heykel, ne yandan bakarsan,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıtırdamak — nsz Çıtır çıtır ses çıkarmak Yere kuş gibi basardı. Fakat ne kadar olsa eski tahtalar çıtırdardı. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
EĞERÇİ — (Eğerçend) f. ...ise de, her ne kadar, ...olsa da … Yeni Lügat Türkçe Sözlük